1 Mayıs 2013 Çarşamba

Raif Efendiyi Beklerken

"Bazı şeyleri bilmeseydim daha mutlu olurdum" demişti çok sevdiğim bir dostum. Ne yazık ki öğrendiğinde seni mutlu eden şeyler aynı zamanda umutsuzluğa sürükleyebiliyor. Sabahattin Ali'yle ilk tanıştığım dönemi düşünüyorum.Biz onunla umutsuzluğu, melankoliyi, yalnızlığı paylaştık uzun süre.Dünyanın en büyük mutluluğuydu.Şimdi beni ölesiye sarmaladığını görüyorum,terk etmiyor, bırakamıyorum.

İnsanın bazı okuduğu,izlediği,duyduğu şeyler yıllar geçse de öneminden bir şey kaybetmiyor,hala her kelimesini hatırlıyorsun,hatta ve hatta düşünceni ona göre şekillendiriyorsun."Kürk Mantolu Madonna" benim için öyle bir kitap.Etrafımda gördüğüm, duyduğum,defalarca şahit olduğum ve aşk diye kulaklara çalınan samimiyetsiz,sığ ve tiksindirici ilişkiler beni aşk denen şeyin bir masaldan ibaret olduğuna inandırdı.Şayet aşk gördüklerim olsaydı varlığını büsbütün inkar ederdim.Masal olduğuna inanmak daha güzel. 

Raif Efendiyle tanışmamız olağanüstüydü.Ne bir yanılsama ne de masal. Gerçeklik üzerinden tüm çıplaklığıyla aşkı tanıdım.Bu naif adama aşık olmamak elde değil.Yaşadıklarını yaşamak istedim hep.Onu aradım.O kadar mümkün ama o kadar da uzak.Haliyle bulamadım.

Varolan yalnızlık sevdama bir de bu eklenince "mutlak yalnızlık"ı kabullendim. Bir şeyler yanlış olacak ki kendimi gene bir ilişkinin içinde buldum!Evet insan nasıl mutlu olduğunu neyden zevk aldığını bilir, zaten bunlara göre ilişki kurar. Karşılıklı tüketilen heyecan içimizdeki özlemleri açığa çıkarır,ilişki düğümlenir.Bu durum bir kısır döngüdür.Özlemlerin imkansızlığı düşüncesi içinde birine tutunursun ve başa dönersin. 

Hayatıma giren erkekleri kafamda olmalarını istediğim gibi görmeye çalıştım. Başka türlü mutsuz hissediyordum.Lakin böyle de mutsuz oldum.Unuttuğum nokta Raif Efendiyi Raif yapanın Maria Puder olmasıydı..

Demek istediğim onu hayranlıkla okuduğumuz bir aşığa çevirmesi değil.Eğer böyle düşünürsek şu halde bile bencilliğimizi sürdürüyoruzdur.Etrafında fır dönen aşıklar ve onlarla kurduğun ilişki hoşuna gitse de farkettiğin, o yakanı bırakmayan mutsuzluğunu başka yerde aramamalısın.

Maria Puder diyordum..Her çeşit ilişkide bağlayıcı olan bir duyguyu paylaşmaktır. Yakınlaşma sebebi paylaştığın şeylerin o kişiyle daha fazla oluşudur.Birlikte olma isteği, eksikliğini hissedeceğini bilmek, vazgeçememekle tamamlanır.Bu temelde kurulan ilişki kişisel özlemleri aratmayacaktır.

Beni ölesiye sarmalayan bu umutsuzluk duygusu bir gün kırılacak.Kısır döngünün farkında olarak birazcık özlemlerimle haşır neşirim sadece..Nitekim melankoliğim..

24 Ocak 2013 Perşembe

Özgürlük

Kesintisiz,durmaksızın büyüyen fırtınalardan kaçmak için sığındığım limanlarım vardı. Dünyanın hiç bir yeri yoktur ki bu fırtınadan nasiplenmesin.Limanda da olsam sadece arkamı dönebildiğim bir gerçeklikten kaçıştı bu.O korkunç dalgalarını görmesem de rüzgarından üşüdüğüm ve sarsıldığım fırtınalar.Karaya çıkmak kolay elbet ama çürürsün,için içini yerken,senin yerin gene denizler. Bırakmak zor işte sana güven veren şeyleri. Korkuları boğmak da öyle.Hem alışmış oluyorsun bir süre sonra çiçeklerin güzelliğine.Ruhun sarsıntıları inkar etmek istiyor.

Çatışan duygularımızla düşüncelerimiz mi?Aksine duygularımız bizi en doğru yere götürürken,nereye gittiğimizi görüp,alternatif düşüncelerle hislerimizi başka taraflara kanalize ediyoruz.Ortaya saçma,tuhaf ve sığ görüntüler çıkıyor.Oysa insan kendini, gözlerini sonuna kadar açtığında özgür hissediyor.

Özgür olmanın yalnız bir tek sınır olduğunu söylemek hata.Bunların uzun aralıklı duraklar olduğunu düşünebiliriz.Her seferinde daha da netleşen.Ve sonrasında, acısını çektiğimiz duygu-düşünce çelişkileri yerini bütünleşmeye bırakıyor.

Bir kaç duraktan sonra yeni bir sorun çıkacak.Özgürlüğünün başkalarının özgürlüğü ile tamamlanacağını görüyorsun.Ve onların yarattıkları limanlarıyla karşılaşıyorsun.Yakıp yıkmalı onları da.Güven duygusunu özgürlükte aratmalı.

Küçük bir sandal da olsan sonu olmayan denizde, sığındığın limanlarda parçalanmayı bekleyemezsin. Madem çıkmışsın denize,tam kalbine giderken fırtınanın,orada öleceksin..

20 Ocak 2013 Pazar

Cehennemin çiçeksizliği

Sanmayın ortadan kayboldum.Yok öyle bir şey.6 taslak yazdım aslında da yazıların sonunu getirememek çok canımı sıktı,paylaşamadım.Lady Jane'i bilen bilir.Yazmayı bıraktığını açıklamış,blogunu kapatmış.Ne yazık ki neden kapatmaya karar verdiğini bile öğrenemedim. Üzüldüm doğrusu.Beni düşündürdü.Blog aleminde en sevdiğim yazardı.Doğrusu ben bu blogu açtığımda bugünkünden daha farklı amaçlarım vardı.Bu amaçlar bir kaç kez değişti. Burada yazarak neye ulaşmak istediğimi kestiremiyorum artık.Lady Jane'in de blog üzerinden olmasa da bir şekilde yine yazmaya devam edeceğini umuyorum.Öyle olsun istiyorum. Herkese sevgiler...